YARINLARIN EKONOMİSİ

SEDAT ERİŞ
SEDAT ERİŞ
YARINLARIN EKONOMİSİ
25-12-2022
  Değerli okurum; 15- 20 Yıl sonra Dünyada ve Ülkemizde nasıl bir ekonomik sistemle karşılaşacağız sorusuna cevap arayalım. 2035 Yıllarındaki İktisadi düzen bugün içinde yaşadığımız ekonomik sistemden çok farklı ve değişik olacak. İktisat alanındaki bu büyük değişim ve dönüşümü gözlerinizde daha iyi canlandırmak için 40 yıl öncesine bakalım. O yıllarda insanlarımızın çoğu ekonomi, gelir gider dengesi gibi terimleri anlamaktan çok uzaktılar. Otomobiller, otoyollar, hızlı trenler olmadığı gibi televizyonlar bile bugünkü boyutta ve teknikte üretilmiyordu. İnsanlarımız küçük bütçelerle rahat bir biçimde geçinebiliyorlardı. Halk ağzıyla anlatırsak bir hanede bir kişi çalışıyor on kişiyi besliyordu. Bugün ise bir evde herkes çalışıyor ama yine de geçinme tam istenilen seviyede olmuyor. İşte normal vatandaş ekonomik sistemlerin değişimini ancak sosyal hayatındaki değişimle anlayabiliyor. İşsizlik Türkiye’nin gelecek yıllardaki en önemli sorunlarından biri hatta en önemlisi olacak. Özellikle 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçim sonrasında karışık siyasal bir tablo ortaya çıkarsa ve ülkenin hükümetsiz olarak kalabileceği bir süre meydana gelecek politik belirsizlik durgun ekonomiyi daha daraltır ve bunun sonucunda iktisadi büyümemiz yavaşlamaya başlar. Küresel gelişmelerde bu yavaşlamayı şiddetlendirebilir. Önümüzdeki yıllarda Türkiye işsizliğe çare üretmek zorundadır. Yoksa bu sorun sadece ekonomik bunalımlara değil sosyal sıkıntılara zemin hazırlayacaktır. İşsizlik ve onu doğuran en önemli neden olan ekonomik gerileme çok kapsamlı bir konu. İşsizlik meselesinin makroekonomi ile ilgili olduğu kadar küresel iş-ekonomi ve teknoloji yükselişlerinde ortaya çıkardığı yapısal bir boyutu da var. Teknoloji ve küreselleşme emek arzı ve talebini temelden şekillendiriyor. Yüksek emek niteliği gerektiren işlerle düşük emek niteliği gerektiren işler arasındaki makas günden güne daha da açılıyor. Küreselleşme ile eşgüdümlü olarak yaşanan emek mobiliz asyönü yani çalışanın bir ülkeden diğerine gidebilme esnekliği bu kutuplaşmayı pekiştiriyor. Yüksek emekle düşük emek arasındaki makasın açılması sadece emek piyasasını da etkilemiyor. Toplumdaki gelir adaletsizliğini artırıyor ve sosyal dokuyu bozuyor. Çalışanlar sermaye ve teknolojiye karşı sürekli güç kaybediyorlar. Bu sosyal riskin önüne geçebilmek için sistemin mevcut gelişmelerle uyumlu iktisat, eğitim, sosyal güvenlik, finans, teknoloji ve istihdam politikalarını birbiriyle bütünleştirici olarak inşa etmek gerekiyor.  Bu da ancak meseleye çok-disiplinli ve analitik bir pencereden bakmakla mümkündür. En görünür yükseliş son yüzyılda teknoloji ve iletişim teknolojilerinin emek piyasasında sıradan ve düşük nitelik gerektiren iş gücüne olan ihtiyacı azaltması oldu. Ekonomik gösterge çizelgesinde gerekli nitelik bakımından en aşağısında görülen hizmet sektöründeki işler piyasada hem azalıyor hem de bu işlerin maaşları düşüyor. Örneğin bir fabrikada üretim bandından geçen ürünü alıp üzerine bir parçayı monte eden bir çalışanın işi artık robotlarla yapılabiliyor. Bu bilinen bir gerçektir.
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?