NİHİLİTİK ÇAĞ...

SEDAT ERİŞ
SEDAT ERİŞ
NİHİLİTİK ÇAĞ...
20-12-2022
Dünyanın saygın düşünce kuruluşlarında çok tartışılan bir teori var. Saygın düşünürler içinde yaşadığımız bu yüzyıla “Nihilitik Çağın”başlama dönemi diyor. Nihilizm’den (hiçlik)kavramından yola çıkan bu görüş yeni yüzyılın Nihilitik (değersizlik)çağı olacağını öngörüyor. Her şeyi yok sayan, anlamsız bulan Nihilizmi yeni bir çağın doğuşuna örneklendirmek hem ilginç, hem ürkütücüdür. Bu doktrini savunanlar günümüzde ahlak, hakikat, bilgi ve insan değersizleşmiştir dolayısıyla, “Nihilitik Çağ” başlamış diyorlar. Teoremlerini şu hipotezle işleyen akil insanlar devamla şunu söylemektedir, Nihilitik çağ insanın yalnızlaşmasını farklı bir konuma çeker. Yeni bir tür yalnızlık doğar. Dijital yalnızlıktır bu. Gerçek olmayan kalabalıklar arasında yaşayan, gerçek olmayan arkadaşlıklar kurup, gerçek olmayan hayatlar süren insan, nihayetinde tüm bunların arasında tuhaf, tanımlanamaz bir yalnızlığa sürüklenir. Kendine bile yabancılaşır. Bu nedenledir ki merhamet, acıma, sevgi, aşk gibi duyguları yavaş yavaş ölür. Saygınlığın, değerin ve gücün sembolü olan bilgiye; herkesin, her zaman ve bedelsiz ulaşabilme durumu, değersizliğin en kuvvetli rüzgarıdır. Hiçbir çağ, bilgiyi bu denli değersizleştirmemişti. Böylece bilgi, cahilin ve kötünün eline geçen bir araca dönüştü. Kendi değerinden, anlamından, bağlamından kopartılıp, geçici fayda için araçsallaştırıldı. Değersiz, bedelsiz ve araçsallaştırılmış bilgiye, malumat denir, demektedirler. Nihilitik Çağın geldiğini savunanlar bazı gözlem ve tespitlerinde elbette haklıdır. Bir an ortaya atılan bu görüşlerin tümünü doğru olarak kabul edersek insanoğlu  Nihilitik bu çağda hem mutsuz hem huzursuz olacaktır. Bilim insanlarının şimdiden böylesi bir çağa girildiğinde insanı mutsuz ve huzursuz kılacak nedenler çözümler gerçekleştirmelidir. Lakin Nihilitik Çağı savunanlar bilimin insan mutsuzluk ve huzursuzluğunun huzursuzluğun gerçek sebebini bulunamayacağını iddia etmektedirler. Bu durumda adeta Buzul çağına benzeyecek Nihilitik çağda, insan olarak kalabilmenin yolunun çok zor olduğu varsayımı ortaya çıkar. Kişisel kanaatim en başta ahlak, hakikat, doğruluk, adalet), felsefe olarak yok hükümde sayılmasından ziyade, sosyal olarak çürümüşlükten doğan bir hiçliğe, değersizliğe, yokluğa sürüklenme söz konusudur. Değersizlik fikri, bulaşıcı bir hastalık gibi yaygınlaşır. En dramatiği insanın değersizleşmesidir. İnsanın ölümü mekanik bir tanıma, görsel bir imaja ve sayısal bir veriye dönüşür böylesi bir çağda. Böylece duygudan ve vicdandan uzaklaşan insan, yaşananları kanıksar. Kabullenmek değil de kanıksamak… İçselleştirilmemiş, kabullenilmemiş mantıksal bir zemine oturmamış ama kanıksanmış olaylar, insana gerçek olmayan başka bir hayat yaşatır. Bir dual yaşam başlangıcıdır İnsani değerlerin zihinsel varlığı sürerken ve o referans gösterilirken; yaşamda bu değerlere aykırı şeyler yapmak, bir çelişki yaratır. Duygudan ve Vicdandan uzaklaşan insan, yaşananları kanıksar. Kabullenmek değil kanıksamak… İçselleştirilmemiş, kabullenilmemiş mantıksal bir zemine oturmamış ama kanıksanmış olaylar, insana gerçek olmayan başka bir hayat yaşatır. Bu kaostan kurtulmanın yolu, mantık ve aklı dışarıda bırakıp, olanı kanıksamakla mümkün olur. Kanıksamak için fikre ihtiyaç yoktur. Cari insani değerlerin (en başta ahlak, hakikat, doğruluk, adalet), felsefe olarak yok hükümde sayılmasından ziyade, sosyal olarak çürümüşlükten mütevellit bir hiçliğe, değersizliğe, yokluğa sürüklenme halidir. Saygınlığın, değerin ve gücün sembolü olan bilgiye; herkesin, her zaman ve bedelsiz ulaşabilme durumu, değersizliğin en kuvvetli rüzgarıdır. Hiçbir çağ, bilgiyi bu denli değersizleştirmemişti. Böylece bilgi, cahilin ve kötünün eline geçen bir araca dönüştü. Kendi değerinden, anlamından, bağlamından kopartılıp, geçici fayda için araçsallaştırıldı. Değersiz, bedelsiz ve araçsallaştırılmış bilgiye, malumat denir. Bilginin malumata dönüşmesi, herkesin ulaşımına açılması, ne tuhaftır ki insanı daha çok cahilleştirdi. ‘Malumat sahibi, fikir yoksunu’ bir insan türüyle karşı karşıyayız. En tehlikelisi budur. Bir insanın fikri yoksa, yönlendirilmeye açık yığının parçasıdır. Nihilitik çağ, insanı fikirsiz ve iradesiz kitle yığınlarına dönüştürür. Her zaman, kolayca ve şuursuzca yönlendirilebilen insan yığınları… Malumat sahibi olmak, sahte bir özgüven aşılar insana. Malumatı olup fikri olmayan insanda bu nedenle cesaret daha çoktur. ‘Cahil cesareti’ değildir bu. Zira Nihilitik çağda ‘cahil’ kavramı değişmiştir. Malumata sahip, fikir yoksunu insana bu çağda yeni bir isim verilecektir. Değersizlik fikri, bulaşıcı bir hastalık gibi yaygınlaşır. En dramatiği insanın değersizleşmesidir. İnsanın ölümü mekanik bir tanıma, görsel bir imaja ve sayısal bir veriye dönüşür bu çağda. Ve hemen tüketilir. Böylece duygudan ve vicdandan uzaklaşan insan, yaşananları kanıksar. Kabullenmek değil de kanıksamak… İçselleştirilmemiş, kabullenilmemiş mantıksal bir zemine oturmamış ama kanıksanmış olaylar, insana gerçek olmayan başka bir hayat yaşatır. Bir dual yaşam başlangıcıdır bu. İnsani değerlerin zihinsel varlığı sürerken ve o referans gösterilirken; yaşamda bu değerlere aykırı şeyler yapmak, bir paradoks yaratır. Bu paradokstan kurtulmanın yolu, mantık ve aklı dışarıda bırakıp, olanı kanıksamakla mümkün olur. Kanıksamak için fikre ihtiyaç yoktur. İnsan bu çağda, semboller, imajlar, imgelerle düşünür ve iletişim kurar. Görsel iletişim biçimi, insanın ürettiği en kıymetli değerlerden biri olan edebiyatın ve sanatın katili olmaya adaydır. Zihin, edebi bir metini resme dönüştürmeden algılamaz. Organik insani ilişkilerin sonu gelmiştir bu çağda. Dijitalize edilmiş, ekran camı gibi soğuk, kırılgan, hissiz ilişki biçimleri hakimdir. İnsan, yüz yüze konuşamaz hale gelir. Bir araç kullanmadan iletişim kuramaz. Bu nedenledir ki insan, Nihilitik çağda huzursuzdur. Lakin huzursuzluğunun gerçek sebebini bulmaz. Zira sahip olduğu, onu insan yapan değerlerin erozyonunu fark edemez. Buzul çağına benzeyen Nihilitik çağda, insan olarak kalabilmenin yolu, insan sıcaklığına sığınmaktır. Basit ve organik insani yaşam formu, bu çağda mutluluğun ana rahmidir…
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?