
Mevcut İktidarın ekonomiye müdahalesinin etkilerini 2023 yılı içerisinde net göreceğiz.
2023 yılının yeni bir ekonomik krize gebe olup olmayacağı iş dünyasının cevap aradığı en temel soru olarak ortada durmakta.
Amerikan Hükümeti’nin son dönemde ekonomik alanda aldığı bir dizi kararın ve acı reçetenin dünyaya etkileri 2023 yılının ilk dört ayında net bir biçimde gözlemlenecek.
Özellikle ABD olası yaşanacak kriz ve tehdit sonrasında finans ve otomotiv sektörlerine trilyonlarca dolar maddi destek sunmasına rağmen bu sektörlerin tekrar eski batağa saplanıp saplanmayacağı ciddi bir şüpheye neden olmakta.
Amerikan ekonomisinin ve dolayısıyla bu ülke ekonomik sistemine göre iktisatlarını oluşturan ülkeler ve Türkiye yeni durumdan elbette nasibini alacak.
Ekonomik sahada rekabet ortamının korunmasına ve toplumdaki siyasi/ekonomik olayların ışığında mağdur kesimlerin durumlarını iyileştirmesi sosyal barış için elbette çok önemli.
Bu bağlamda hükümetin asgari ücreti bin 8500 TL civarına çekmesi, emekli, dul ve yetimlere seyyanen verilen yüzde 30 TL destekleme zam elbette hiç yoktan iyi ama Ocak ayından sonra bazı aç gözlü ,milletin cebine göz dikenlerin patlatacakları zam furyası ihtimali göz önüne alındığında bu iyileştirmeler asla sosyal barışı sağlamayacak ve ekonomide acımasız dengeleri değiştirmeyecek.
Ekonomik alandaki piyasa kuralı akılcı ve merhametli bir anlayış ve dengeli politik mekanizmayla sorunsuz bir şekilde işler. AKP ekonomik manada iktisadi sisteme müdahale etmesi gereken yerlerde ya yetersiz kalıyor ya da etki etmiyor, etmemesi gereken yerlerde ise sisteme doğrudan müdahale etmekten çekinmiyor.
Konu sadece bir ahlaki, siyasi yahut prensip meselesi de değil.
Ekonomiye siyasi müdahalenin yahut müdahale etmemenin sistemik riskleri geçmiş dönemdeki tüm siyasi partileri ve liderleri derinden etkiledi ve birçoğunu siyasi manada çöplüğe yolladığı halde AK Parti hala böyle bir olumsuzlukla karşı karşıya kalmadı.
Değerli Okur;
Bankacılık sektörü ülke finans ve ekonomisinin bel kemiğidir.
Türkiye`nin bankacılık sektörünün 2001 krizinden sonra Kemal Derviş`in öncülüğünde reformlarla güçlendirilmiş olması ekonomiyi 2002-2014 döneminde birçok konjonktür el tehditten korumuştur.
Ekonomide özel sektör borcunun oldukça riskli seviyelerde olduğunu biliyoruz.
Özel sektörün bu borcunu büyük ölçüde taşıyan Bankaların genel sağlığının ekonomik sistem için ne denli önemli olduğunu dikkatinize sunmak istiyorum.
Türkiye bugüne kadar hep kamu borcu nedeniyle kriz yaşadı.
Özel sektör borcu nedeniyle yaşamadı. Bu tarz bir kriz konusunda tecrübesiz ve hazırlıksız olan Türkiye`nin siyasi iktidarının bankacılık sektörüyle oynaması nasıl bir sonuç verecek sorusunun cevabı yok.
Son olarak şunu söylemek mümkün;
Ekonomiye müdahale konusunda bu tarz yanlış stratejilerin izlendiği bir ekonomik sistemde hukukun üstünlüğünden ve adaletten bahsetmek soru işaretleri içerir.