GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN EKONOMİK KALKINMASI VE BÖLGEDEKİ İŞSİZLİK SORUNUNA GENEL BAKIŞ -1

SEDAT ERİŞ
SEDAT ERİŞ
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN EKONOMİK KALKINMASI VE BÖLGEDEKİ İŞSİZLİK SORUNUNA GENEL BAKIŞ -1
25-09-2022
Aşağıda okuyacağınız makaleler dizisinin yazılmasının temel gerekçesi şudur. Ülkemizde ve bölgemizde herkes ekonomik kalkınmadan söz ederken oluşan mali sorunlardan bahsedip işsizlikten yakınmaktadır. Bu konuda her kafadan bir ses çıkmakta adeta herkes temel meseleyi söylemekten daha çok söylenmektedir. Bu konuda ne yazık ki kapsayıcı, doyurucu bir akademik araştırma çalışması yapılamamıştır. Güneydoğunun ekonomik kalkınması ve işsizlik konusuna değinen kimi çevrelerde konuya sadece yüzeysel yaklaşmış her türlü çözümü devletten bekleyen yanlış bir stratejiyle meseleye bakmıştır. Genelde Türkiye özelde Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik kalkınmasına ve işsizlik sorununa baktığımızda gözümüze ilk çarpan olgu şudur; Ülkemiz ve Güneydoğu Anadolu insanının zihin ve gönül dünyasında ekonomik büyüme ile ekonomik kalkınma genellikle birbirine karıştırılan iki kavramdır. Şimdi yukarıda söz ettiğimiz kavramların temel anlamlarına bakalım; Ekonomik büyüme, ulusal gelir düzeyindeki ve birey başına düşen ulusal gelirdeki artışı işaret eder. Ekonomik kalkınma ise, çok daha yapısal bir sonuç olarak yatırımların artması, üretim verimliliğinin yükselmesi anlamına gelir. Ekonomik kalkınmanın ardında, insan ögesine yapılan yatırımlar ve genel olarak yaşam standartlarının gelişmesi vardır. Bu nedenle de genellikle ekonomik kalkınma gelişme biçiminde kullanılır. Matematiksel ifadelerle, bir yılda üretilen tüm mal ve hizmetlerin toplamı anlamına gelen ulusal gelirin artması, bunun nüfus başına bölündüğünde bulunan birey başına gelir ve bunun yükselmesi, genellikle ve yanlış olarak kalkınma olarak kullanılır. Oysa bu rakamların ifade ettiği gerçeklik, kalkınma değil büyümedir. Bu bağlamda Büyüme ile kalkınma arasındaki ilişkilere baktığımızda çok ilginç sonuçlara ulaşırız. Bugünkü ekonomik pratiklere baktığımızda salt ulusal gelir artışı ya da birey başına düşen gelirin yükselmesi kimi zaman ciddi bir kalkınma göstergesi bile olamaz. Eğer, gelir dağılımı adaleti bozuluyorsa, ülkenin eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmıyorsa, konut ve sosyal güvenlik hizmetleri geriliyorsa, ulusal gelir artsa bile, o ülkenin veya bölgenin kalkınmasından söz etmek doğru bir yaklaşım değildir. Yine bir ülkede gerçek bir kalkınmadan söz etmek için, okur-yazarlığın yükselmesi, eğitilmiş ve uzmanlaşmış işgücünün artması, tüm nüfusun sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınabilmiş olması ve bu arada işsizliğin yüzde 1-2 gibi sayılarda dolaşması gerekir. Ülkelerin kalkınma düzeylerine küresel çapta bakmak için Dünya Bankası'nın kalkınma ölçüsü temel parametredir. Dünya Bankasının bir ulus devletin kalkınma ölçüsü ise birey başına düşen Hasta hane yatağı sayısından tutun da, ülkedeki eğitim düzeyine kadar pek çok istatistik yer almaktadır. Sosyolojik, ekonomik ve psikolojik noktada yapılan tanımlar açısından, ekonomik büyümenin zorunlu olarak ekonomik kalkınma ve gelişmeyi içermediğini, ekonomik kalkınma ve gelişmenin ise zorunlu olarak kültürel kalkınma ve gelişmeye bağımlı olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin ve bölgenin temel sorunlarından birisi’ de işsizlik sorunudur. Ekonomik sorunlar çözümlenmeden işsizlik sorununda çözümlenmesi mümkün değil. Devam Edecek..
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?